22 Aralık 2009 Salı

KÖFTECİ HÜSEYİN

Taksim’de Fitaş’ın arka sokağında(Zübeyir Ocakbaşı ile aynı sokakta) bulunan ve küçük dükkanda genelde çevre esnafa hizmet eden Köfteci Hüseyin 30 küsür senedir ev tipi köfteleriyle müşterilerini mest ediyor. Eski müdavimlerinin bildiği gibi bu köftecide önceleri ocağın başında duran, kendine has bir babacan tavrı olan rahmetli Hüseyin Taşsöken tarafından köfteler pişirilir, çocukları ve akrabaları garson olarak servisi yapardı. Öğlen servis başlar 30-35 kg kıyma(kuzu dana belli bir oranla karıştırılarak)+ekmekten oluşan köfte saat üç-dört gibi bitince restoran kapanırdı. Şimdi Hüseyin Ağabey’in oğlu ocağın başında ve köfte miktarını biraz artırdı, böylece köfteler saat beşe kadar ulaşılabilir oluyor, köftelerin her gün 1 saat bile daha fazla ulaşılabilir olması müdavimleri için bir kardır diye düşünüyoruz (Güngören’de de şube açtıklarını duyduk fakat henüz orayı test edemedik).

Müşteriler ya yoldan geçenler ya da müdavimleri bunun dışında çevre esnafa ciddi bir paket servisi yapılıyor.

Köftelerin formülünü bilmiyoruz fakat diğer sokak/restoran köftecileri gibi İnegöl-Tekirdağ benzeri ekmeksiz köfteler değil, daha çok ev köftelerini andırıyor fakat evde bu lezzet tutmuyor, hem kıymanın tadından hem de kullanılan orandan. Bunda belki de köftenin içeriği dışında kömür ızgarasında pişmesinin de etkisi olabilir.

Köfteci Hüseyin’de köfte dışında tabiî ki piyaz var ve piyaz da bir harika(her ne kadar çiçek yağı kullanılıyor olsa da). Kullanılan fasulye iyi olmasının dışında mevsime göre değişen garnitürlerin de etkisi var zira bahar/yaz aylarında taze, kıpkırmızı ve çeşnili domates ekleniyor veyahut da kış ise havuç/kırmızı lahana ekleniyor, soğan ve yeşillik ise sabit. Turfanda veya lezzeti olmayan sebzelere şimdiye kadar rastlamadım. Bunun dışında piyazlar da haşlanmış yumurta dilimleri yok. Ekmekler ise her daim fırından yeni çıkmış gibi dışı kıtır, içi yumuşacık ve lezzetli.

ZÜBEYİR OCAKBAŞI

Taksim'de Fitaş'ın arka sokağında bulunan Zübeyir Ocakbaşı Beyoğlu Ocakbaşı'ndan(Sıraselviler'de) ayrılan Zübeyir Usta tarafından 2006 yılında açıldı ve kısa zamanda kendine geniş bir müdavim/hayran kitlesi edindi.

Üç katta ve yazın sokaktaki masalarıyla hizmet veren Zübeyir Ocakbaşı'nda özellikle haftasonları rezervasyon şart zira birçok müdavimi olan bu ocakbaşında kapıdan yer bulmak hiç de kolay olmuyor ama yine de garson ve kimi zaman sizi kapıda karşılayan patronun tavrı gayet pozitif, sizi bir yere oturtabilmek için azami gayret sarfediyorlar, biraz ocakbaşında ya da ayakta bekledikten sonra bir masaya yerleşiyorsunuz.

Dostlarla lezzetli meze-kebap yemek ve muhabbetli/sohbetli bir akşam geçirmek için tercih edilebilinecek bir restoran. Garsonlar sürekli başınızda durmuyor ve "ne sipariş ediyoruz/ne isterdiniz" gibi sıkboğaz eden sorular sormuyorlar. Tıka basa yediğiniz ve rakı içtiğiniz bir gecede 40-50 TL/kişi verebilirsiniz fakat biraz meze-kebap ve 2 duble rakı ile 30 TL'ye de çıkabilirsiniz.

Ocakbaşı'nın spesiyaliteleri olan mezeler Van Cacık'ı, bol nar ekşili közlenmiş ve soğutulmuş soğan dışında lezzetli gavurdağ ve közlenmiş patlıcandan sipariş edilebilir(özel isteklere de açıklar, örneğin közlenmiş patlıcanın içine tulum-kırmızı biber-az zeytinyağı gibi modifikasyonlar da yapılabilir).

Bir de cipsleri andıran hafif baharatlandırılmış ve etler pişerken etin üstüne konarak kıtırlaştırılmış iştah açıcı denebilecek lavaş parçalarını özellikle tavsiye ederiz(gerçekten de cips gibi kıtır fakat çok az daha büyük).

Sonunda restoranın ana alanı olan kebap ve etlere gelebiliriz. Kebap olarak klasiği menüde ne Adana ne de Beyti olarak geçen sebzeli kebap ana yemek olarak iyi bir seçim olacaktır(Antep’te Beyti’ye sebzeli kebap da denir fakat Zübeyir Usta’nın sebzeli kebabı tam anlamıyla aynı olmadığını belirtmeliyiz). Çöp şiş ve ciğer konusunda da iddialılar, yediğim en lezzetli çöp şiş/ciğer şiş olmasa da kesinlikle tatmin edici, mide kapasitesi büyük olanlar için kebap öncesi güzel bir girizgah olacaktır. Kıymalar iyi kebapçılarda olduğu gibi satır kıymasından ve kuyruk yağlı(fakat mideyi rahatsız etmiyor).

Tatlı olarak ne yazık ki künefe yok, meyve servis ediliyor ya da özel bir revanileri var, tercihe göre kaymakla masanızı süslüyor.

Genelde tatlıya yer kalmadığı için bu eksikliği göz ardı ediyoruz. Zübeyir Ocakbaşı’nın bir eksi tarafı da haftasonu kalabalık olduğu için et servisinin kimi zaman gecikmesi(restoranda iki ocakbaşı olmasına rağmen) ve müşterileri ikinci bir et siparişinde 30-35 dakika kadar bekletmeleri.

KANAAT LOKANTASI

Kanaat Restoran 1955 yılından beri Üsküdar’da şimdiki yerinde hizmet vermekte. Kanaat dendiğinde gerçek Osmanlı-Türk mutfağının bir kalesi akla geliyor, zira bu lezzetlerin kimisi Osmanlı Sarayı’ndan kimi Osmanlı’nın sade vatandaşının mutfağında pişen yüzlerce çeşidi barındırmakta ve sonraki kuşaklara aktarmakta bir nevi koruyuculuk üstlenmekte.

Tipik bir esnaf lokantası gibi her gün menüde yazan yemeklerden belli bir kısmı öğlen ve akşam servislerinde ayrı ayrı hazırlanmaktadır . Bunun dışında ızgaradan çıkan yemekler(köfte, pirzola) ve birkaç standart yemek ise her gün çıkmaktır, örneğin “çoban kavurma”, “kuzu tandır”. Günlük değişen yemekler arasında artık unutulmaya başlanan “Elbasan tava”(Elbasan, Arnavutluk’ta bir şehir) ve “Özbek pilavı” da tadılması gereken lezzetler. Ciğer Sarması da çoban kavurmaya eşlik edecek her gün çıkıp öğle ve akşam yemeği saatlerinde hemen tüketilen lezzetlerden. Çorbalarda ise klasikler(mercimek, domates) dışında ev tipi yapılan, miyanesi daha bolca olan işkembe ve paça, midenizi bu lezzet şölenine hazırlamakta yardımcı olacaktır. Zeytinyağlılar da ise aklınıza gelebilecek mevsimine göre pırasadan kerevize, yaprak sarmadan enginara geniş bir skaladan seçim yapabilirsiniz. Zeytinyağlıların lezzeti her ne kadar evdeki gibi olmasa da esnaf lokantaları arasında iyi bir örnek olabilir. Yaprak sarmalar iri ve bol baharatlı, insana meyhanelerdeki sarmaları hatırlatıyor.

Tatlılarda ise favorim Kanaat’ın yıllardır aynı mandıradan temin ettiği sütle hazırlanan fırın sütlaç ve dondurma. Her ikisi de mis gibi kaymak kokuyor ve insanın ağzında muhteşem keyifli bir tat bırakıyor. Diğer tatlılara gelince irmik güzel bir ev irmiği, tel tel dökülüyor, ekmek kadayıfı bir Afyon’daki İkbal’in ekmek kadayıfı değil ama üstündeki kaymağın hatrına lezzetle yeniyor.

Kanaat’te servis her zaman hızlıdır, artık Kanaat ile özdeşleşmiş yılların beyaz önlüklü garsonları yemeklerinizi hızla getirirken , mavi önlüklü genç komiler aynı hızla boşları toplar. Tıka basa çorbalı-ana yemekli-zeytinyağlı-tatlılı-meşrubatlı bir yemek ile 30-35 TL’ye öğününüzü keyifle doldurmuş olacaksınız veya bu kadar çok yemek istemiyorsanız çorba-ana yemek-meşrubat ile de 15-20 TL’ye çıkabilirsiniz. Üsküdar meydanda olan Kanaat, ayrıca Beşiktaş-Üsküdar iskelesine çok yakın, karşıdan gelecekler köprü trafiğine hiç girmeden rahatça gelebilir. Tavsiyem özel yemekleri yiyebilmek için öğün saatlerinde gelinmesi zira çok farklı lezzetlerle karşılaşabilirsiniz(palamutun bol olduğu bir mevsim, palamutun da salçalı sulu yemeğine rastlamıştım,kimi zaman menü dışından böyle sürprizler de olabiliyor).

21 Aralık 2009 Pazartesi

CANIM CİĞERİM(İLHAN USTA)

Son yıllarda gazetelerin lezzet köşelerinde de sıkça yer alan ve popülerleşen Canım Ciğerim Taksim’de gidilmesi gereken önemli lezzet noktalarından biri. İnsan akınına uğrayan Asmalımescit’in Tepebaşı’na bağlanan sokağına gelmeden solda kalıyor(Yakup 2’nin aşağısına doğru solda).

Canım Ciğerim’in klasiği olan çöp şiş, ciğer şiş ve künefe dört dörtlük(bir de tavuk şiş var zaten). Siparişi verdikten sonra siz bir şey söylemeden garson bir ciğer/çöp şiş dürüm içinde olması gereken “harcı” önünüze seriyor, içlerinden tercih yapmak size kalmış(ekstra ücret alınmıyor ). Bir anda masanız piyazlanmış soğandan, köz soğana, acılı ezmeden, köz bibere yeni doğrandığı ya da yeni ızgaradan çekildiği belli olan bu garnitürlerle doluyor. Masada tabi dürüme ekleyebileceğiniz sumak/kimyon/pul biber hazır ve nazır duruyorlar. Ciğerler/çöpşiş isteğe göre şişte ya da şişten çekilmiş geliyor. İkisi de kurumamış ve tadını kaybetmemiş olarak servis ediliyor. Ciğer o kendine has tadı ilk ısırışta ağzınıza bırakıyor, etlerin güzel terbiyelendiğini düşünüyoruz. Bu ayaküstü lezzet durağı diyebileceğimiz, salaş ciğerci etlerinin lezzeti ve tazeliğiyle çoğu iyi kebapçıyla yarışır(hatta önemli bir bölümünü geride bırakır). Künefeler de olağanüstü lezzetli, künefeler arasında fark yaratan en önemli öğe içindeki peynirdir. Canım Ciğerim’de de çok lezzetli, yağı yerinde , tuzlu olmayan güzel bir çökelek peyniri kullanılıyor. Keyifli bir dürüm üstüne yenen künefe adeta İlhan Usta’nın imzası oluyor.

NUR ABLA KARADENİZ SOFRASI

Nur Abla, yolunuz Ümraniye-Tepeüstü’ne düştüğünde uğramanız gereken iki lezzet durağından birisi(diğeri Lider Pide). Muhteşem Karadeniz lezzetleri sunan lokanta İstanbul’daki en iyi örneklerinden biri.

Menüde Karadeniz yöresine ait olan yemekler sanki ikiye ayrılmış, hamsiyle yapılanlar ve yapılmayanlar. Hamsiyle yapılmayanlar arasında Rize kavurma, Muhlama, turşu kavurma, karalahana dolması, İspir fasulyesi göze çarpıyor, hamsiyle yapılanlar arasında ise hamsi kuşu, hamsi koli, hamsili pilav ve hamsi köftesi. Hamsi köftesi hamsi etiyle hazırlanmış maydanozlu, kızartma tipi olarak kadınbudu benzeri bir köfte. Hamsi kuşu ise yine bir köfte çeşidi hamsiler bütün olarak iki tarafı da sivri konik olarak diziliyor, ortasında da yanılmıyorsak peynir gibi akışkan bir şey var, hayli lezzetli bir seçim. Hamsili pilav ise bir muhteşem, böyle lezzetleri Rize’ye gitmeden İstanbul’da yiyebildiğimiz için çok şanslıyız. Hamsilerle kaplanıp fırına verilen kuru üzümlü pilav, üzerine konan kekiğimsi otlarla bir lezzet cümbüşü.

Rize kavurma da mis gibi, yağlı yemek sevmeyenler tercih etmeyebilir fakat yağlı yemek sevenler etin yağına ekmek banmamak için çok güçlü bir iradeye sahip olmalı. Pilava eşlik edecek iki lezzetten biri Rize kavurma, diğeri ise İspir fasulye, fasulye çok lezzetli fakat bir Hüsrev değil. Yanına da bakır tasta gelen ev yapımı yoğurt ziyafeti tamamlıyor.

Yaz sonunda bağlarda toplanan üzümle yapılan özel bir pekmez tatlısı Pepeçura da farklı lezzet isteyenler için iyi bir tercih. Bunun dışında sütlaç ve baklava çeşitleri var fakat ev yapımı baklavalarının tatmin eden bir lezzeti yok ne yazık ki.

GİRİTLİ RESTORAN

Cankurtaran’da 2003 yılından beri kışları konakta(Armada Hotel tarafından restore edilen bir konak), yazın ise eski kır gazinolarını hatırlatan bir bahçede hizmet veren Giritli Restoran için İstanbul’daki en lezzetli soğuk mezeleri olan restoranlardan biri diyebiliriz. Bu restoran da sıcak mezeler ve balık servisi olmasına rağmen , yemeğin başında masayı adeta istila eden enfes soğuk mezeler insanın öncellikle gözünü doyuruyor daha sonra lezzetiyle size inanılmaz hazlar yaşatıyor.

Her halinden günlük yapıldığı belli olan, çeşitli Ege otlarıyla hazırlanmış mezeler, közlenmiş patlıcan, fava, -ceviz, keçi peyniri, yeşil zeytinle hazırlanan- Girit salatası ve mevsime göre değişen diğer mezeler sizi her lokmada Ege’nin ayrı bir kasabasına veya adasına sürüklüyor. Mezelerdeki otlar yetiştiği mevsime göre değişiyor ve restoranın Ayvalık’tan gelen leziz zeytinyağı bu güzel mezeleri tadıyla süslüyor. Masaya bu şekilde 20’ye yakın meze küçük kayık tabaklarda ve servis kaşıklarıyla geliyor. Çoğu insan bu mezelerle doyabilir fakat restoranın fiks menü uygulamasında, bunun dışında midenize girmeyi bekleyen başka lezzetler de var.

Sıcak mezeler garsona vereceğiniz işaretle teker teker sofranıza geliyor. Kalamar, ahtapot , Girit otu ve peynirle yapılan atıştırmalık küçük bir pide menünün sıcak mezeler bölümünü oluşturuyor. Ahtapot ve kalamar gayet güzel yumuşatılmış, lezzetleri yerinde, ahtapot ayrıca baharatlarla tatlandırılmış, yediğimiz en güzel ahtapot değil fakat çoğu balık restoranından iyi ve lezzetli. Bunun dışında sıcak mezelerde 2009 yazdan beri yeni bir tat karşımıza çıkıyor, bu da tatlı suda yetiştirilen gümüş balığı benzeri kılçıksız bir balık hatta balıkçık. Çıtır çıtır ve değişik bir tat. Bu balıkların Türkiye’de yetiştirildiğini fakat Türkiye’de tüketilmediği için komşumuz Yunanistan’a ihraç edildiğini garsonumuzdan öğreniyoruz.

Balık olarak mevsimine göre bir ya da iki tercih müşteriye sunuluyor. Midenizde hala boş yer kaldı ise bu tercihlerden birini sipariş edebilirseniz, özellikle yaz aylarında asma yaprağına sarılmış minik sardalyaları midesinde yer kalan herkese tavsiye ederim, Ege tatlarını sevenleri fazlasıyla tatmin edecektir. Sonunda hazmettirici olarak restoranın kendi hazırladığı likörlerden tadabilirsiniz, vişne likörü, sakız likörü bunlardan birkaçı(sakız likörü favorim).

Fiks menü uygulaması yapılan bu restoranda sınırsız içki+soğuk meze+ara sıcak+balık 85 TL, sınırsız içki yerine sınırsız içecek tercih eder iseniz fiyat 75 TL. Aradaki farka bakıldığında sınırsız içki daha makul gelebilir, 75 TL ise piyasa şartlarına göre(diğer restoranlarla karşılaştırıldığında) pahalı olarak değerlendirilebilir.

BALIKÇI SABAHATTİN

Tarihi yarımada üzerinde yer alan Balıkçı Sabahattin çoğu İstanbullu için önemli bir meze-balık-sohbet adresi . Öğle/akşam yemeklerinde, (Giritli Restoran’ın konağı gibi Armada Otel tarafından restore edilen) Osmanlı mimarisini yansıtan bu konak lezzet düşkünü turistlerin ve İstanbulluların istilasına uğruyor(Daha önceleri ise Balıkçı Sabahattin yine Cankurtaran tarafında daha ufak bir restoranda hizmet veriyordu.).

Balıkçı Sabahattin’in sokağına girdiğinizde, öncellikle sizi arnavut kaldırımına yayılmış masa sandalyeler ve daha sonra kahverengiye çalan erguvan rengiyle 3 katlı bir konak karşılamakta. Kışları Arnavut kaldırımı üzerine kurulu bahçe, çok iyi bir şekilde kapatılmış muşambalarla kış bahçesine(jardin d'hiver) dönüşüyor.

Buraya gelirken önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var fakat konak çok büyük olduğu için eğer şanslıysanız yerde bulabilirsiniz.

Restoranda sizi ilk karşılayan ya Balıkçı Sabahattin’in kendisi ya da oğullarından birisi oluyor. Tam bir aile restoranı. Aileden biri size masanıza kadar eşlik ettikten sonra garsonlar hemen sizinle ilgileniyor, menü olmasına rağmen genelde garson tepsiyi getirtiyor ve size mezeleri sayıyor. Mezeler lezzetli ama kesinlikle Giritli ile yarışamaz, ancak iyi bir meyhane ile karşılaştırılabilir. Balıkçı Sabahattin’in ünlü salatalarından biri Karışık Salata. İçinde çeşit çeşit turşudan(sarımsak, pancar, salatalık turşusu), göbek marul-mısır ve domatese kadar bir çok taze ve lezzetli malzeme var. Ayrıca garsonun “bunu getirmek mecbur” dediği inanılmaz güzel, biber salçalı zeytinyağı dolu kase, kızarmış ekmekleri banmak ve damağa hoşluklar yaşatmak için birebir.

Ara sıcak çeşitlerinde İstanbul’daki çoğu balıkçının zayıf tarafı olan ahtapot ızgara ne yazık ki yok, ahtapot sadece zeytinyağlı bir meze olarak servis ediliyor. Kalamarlar ve karidesin tatlarından ne kadar taze oldukları belli. Kalamar iyi yumuşatılmış, yağı emmeden güzel kızartılmış. “Tereyağında karides”in diğer balıkçılarınkinden ayırtedilebilecek, kendine has bir lezzeti var, bunu kullanılan tereyağın ve pişirlirken içine bolca eklenen diş sarımsaklara bağlıyoruz, hayli güzel bir tat olmuş.

Fast-food olmayan çoğu balıkçıda tercih edeceğimiz gibi burada ızgara balıklar iddialı, büyük balıklardan da kalkanın da kızartması usta bir elden çıkmış. Mevisimine göre çıkan küçük-büyük her balık sizi fazlasıyla tatmin edecek, hatta buranın İstanbul’un en iyi balıkçısı veya en iyi balıkçılarından biri olduğunu düşündürecektir.

Üstadların dediği gibi bir balıkçıya gidildiğinde ya mezenin tadını çıkartmak lazım ya da balığın, zira önden yenen meze çoğu zaman mideyi tıkadığı gibi kendisinden sonra yenen balığın tadını çıkartmanızı engelleyebilir. Burası özellikle ve özellikle, balığın tadını daha çok çıkartmak için direk balığa geçmenizi tetikleyen bir restoran(mezeler de gayet lezzetli olmasına rağmen).

Tatlı olarak da fazla iddialı olmayan bir irmik helvaları var, kışları ise ayrıca balkabağı tatlısını menüde bulabilirsiniz. Dikkatimizi çeken diğer bir nokta ise meyve tabağındaki meyvelerin lezzeti ve mevsimine göre tabaktaki yerini alan, artık çoğu kimsenin fazla rağbet etmediği turuncu hurma meyvesi, sizi zahmetten kurtarmak adına kabukları soyulmuş bir biçimde servis ediliyor.

BROOKLYN PIZZA

Gayrettepe’de Yıldız Posta Caddesi’nin üzerinde 2008 sonunda açılan Brooklyn Pizza kısa zamanda kendine bir müdavim kitlesi oluşturmuşa benziyor. Evlere de servisi olan ufak ama hayli yüksek tavanıyla ferah bir havası olan pizzacı öğlen saatlerinde çevre işyerleri tarafından tercih edilen yerlerden.

Restoranın sahipleri pizzanın lezzeti, kalitesi,malzeme bolluğu ve büyüklüğü ile iddialı olduklarını düşünüyorlar, evlere servis yapan bazı pizzacılardan iyi olabilirler fakat aklıma ilk gelen en iyi üç evlere servis pizzacının içine giremez. 45 cm ile İstanbul’daki en büyük pizzayı yaptıklarını söylüyorlar, halbuki ilk aklıma gelen örnek Beşiktaş’ta bulunan Upper Crust’ın da 45 cm’lik pizzası olması bu iddialarını çürütüyor.

Pizzanın lezzetine gelince; hamurlar gerçekten günlük açıldığı için güzel bir lezzeti var. Bazı pizzacılar gibi mozarellanın içine maliyet düşürmek için taze kaşar karıştırmadıklarını belirtiyorlar, gerçekten de mozarellanın tadını alabiliyorsunuz. Fakat iddialı oldukları pizzalarda(örn.: black pizza) malzeme bol olmasına bol ama yoğunlukta olan malzemeler yeşil zeytin, mantar, bu malzemeler de insanın ağzında konservemsi bir tat bırakıyor, sucuk ve sosis gibi et mamüllerinin önüne geçiyor. Ya bu et mamülleri daha çok kullanılmalı ya da konservemsi tatlar azaltılmalı. Yedikten sonra ağzımda kalan tat Sbarro’dan aldığım tada çok yakın fakat hamur Sbarro’nunkinden biraz ince olacak ki, mideyi o kadar tıkamıyor.

4 Peynirli pizzada ise nedense parmesan ve ricotta’nın tadı çok öne çıkmıyor(kullandıkları Ricotta peynirleri bana lor peynirini hatırlattı, halbuki daha çok Antep’in yağlı peynirine benzer bu peynir ), sadece taze mozerallanın(buffalo) tadını yoğunlukla alabiliyorsunuz.

Tatlı olarak cinnamon roll tadılması gereken bir lezzet, Amerika’da yaygın olan bu lezzete İstanbul’da rastlamak zor(tek kendilerinde olduğunu belirttiler fakat Dominos Pizza’da da buna benzer cinnamon stick var; herşeye rağmen cinnamon roll’un çok çok daha başarılı olduğunu söylemeliyiz). Özel hamurun üzerine dökülen tarçınlı karamel sosu ve krema insana büyük bir haz yaşatıyor. Tatlı düşkünleri sadece bu lezzet için Brooklyn Pizza’yı ziyaret edebilir.

İNEGÖL EKSPRES

Kadıköy çarşının içinde yer alan (Beşiktaş/Karaköy vapur iskelesine yürüyüş mesafesinde), dışarıdan bakıldığında 80’li yıllardaki banka veya ofisleri hatırlatan bu Kadıköy klasiği köfteseverler için önemli bir adres.

Restoranın geniş mekanına aralıklarla yayılmış beyaz sandalye ve masalarıyla ferah bir havası var. Sandalye ve masalar modelleriyle eski çay bahçelerini hatırlatıyor. Beyaz önlüklü garsonlar bu ferah mekana girer girmez size yer gösteriyor ve oturduğunuz masalarda menüleri bulabiliyorsunuz. Menüde mekanın klasiği olan İnegöl köfte, kaşarlı köfte, piyaz dışında tavuk ve tatlılar da var. Köfteler her zaman ızgarada hızlı bir sirkülasyon içinde sipariş edilmeyi bekliyor, köfteler bu sirkülasyon sayesinde kurumaya vakit bulamadan 5’lik şişlerde müşterilerin tabağına dökülüyorlar. Porsiyonda 10 tane köfte(görece ufak) olduğu için ilk beş tabağınızda geliyor, tabağınızdakiler bitmeye yakın garson diğer 5’li şişle gelip tabağınıza köfteleri çekiyor, böylece porsiyonunuzdaki köfteler soğumadan sıcak sıcak yiyorsunuz. Köfteler bildiğimiz İnegöl köfteye göre ufak, dışı dişe geldiğinde kopacak kadar sert ama lastiğimsi değil, içi ise ağızda dağılacak kadar yumuşak ve lezzetli. Çok güzel bir oran tutturulmuş, kıymanın lezzetini ağzınızda rahatlıkla hissediyorsunuz, mideye gitmeden bolca çiğneyip tadının keyfini daha uzun süre sürdürmek istiyorsunuz. Kaşarlı köfteler ise aynı kıvamdaki, küçük hamburger köftelerini anımsatıyor, kaşar üzerinde tereyağ gibi erimiş ve aynı tuzlu bir tereyağ tadı bırakmış, inanılmaz lezzetli. Piyazlara gelince; piyazlar artık çoğu köfteciye nispet yapar gibi üzerinde haşlanmış yumurta dilimleriyle servis ediliyor, garnitür olarak tabi yeşillik ve soğan, piyaza eşlik ediyor. Köftenin yanına ayrıca biber salçasını garsondan isteyebilirsiniz zira köfteye ayrı bir tat katıyor.

Fiyatlar uygun, porsiyon doyurucu, servis adına uygun bir şekilde hızlı, müşteriyi lezzet dışında bu alanlar da memnun ediyor.