Tarihi yarımada üzerinde yer alan Balıkçı Sabahattin çoğu İstanbullu için önemli bir meze-balık-sohbet adresi . Öğle/akşam yemeklerinde, (Giritli Restoran’ın konağı gibi Armada Otel tarafından restore edilen) Osmanlı mimarisini yansıtan bu konak lezzet düşkünü turistlerin ve İstanbulluların istilasına uğruyor(Daha önceleri ise Balıkçı Sabahattin yine Cankurtaran tarafında daha ufak bir restoranda hizmet veriyordu.).
Balıkçı Sabahattin’in sokağına girdiğinizde, öncellikle sizi arnavut kaldırımına yayılmış masa sandalyeler ve daha sonra kahverengiye çalan erguvan rengiyle 3 katlı bir konak karşılamakta. Kışları Arnavut kaldırımı üzerine kurulu bahçe, çok iyi bir şekilde kapatılmış muşambalarla kış bahçesine(jardin d'hiver) dönüşüyor.
Buraya gelirken önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var fakat konak çok büyük olduğu için eğer şanslıysanız yerde bulabilirsiniz.
Restoranda sizi ilk karşılayan ya Balıkçı Sabahattin’in kendisi ya da oğullarından birisi oluyor. Tam bir aile restoranı. Aileden biri size masanıza kadar eşlik ettikten sonra garsonlar hemen sizinle ilgileniyor, menü olmasına rağmen genelde garson tepsiyi getirtiyor ve size mezeleri sayıyor. Mezeler lezzetli ama kesinlikle Giritli ile yarışamaz, ancak iyi bir meyhane ile karşılaştırılabilir. Balıkçı Sabahattin’in ünlü salatalarından biri Karışık Salata. İçinde çeşit çeşit turşudan(sarımsak, pancar, salatalık turşusu), göbek marul-mısır ve domatese kadar bir çok taze ve lezzetli malzeme var. Ayrıca garsonun “bunu getirmek mecbur” dediği inanılmaz güzel, biber salçalı zeytinyağı dolu kase, kızarmış ekmekleri banmak ve damağa hoşluklar yaşatmak için birebir.
Ara sıcak çeşitlerinde İstanbul’daki çoğu balıkçının zayıf tarafı olan ahtapot ızgara ne yazık ki yok, ahtapot sadece zeytinyağlı bir meze olarak servis ediliyor. Kalamarlar ve karidesin tatlarından ne kadar taze oldukları belli. Kalamar iyi yumuşatılmış, yağı emmeden güzel kızartılmış. “Tereyağında karides”in diğer balıkçılarınkinden ayırtedilebilecek, kendine has bir lezzeti var, bunu kullanılan tereyağın ve pişirlirken içine bolca eklenen diş sarımsaklara bağlıyoruz, hayli güzel bir tat olmuş.
Fast-food olmayan çoğu balıkçıda tercih edeceğimiz gibi burada ızgara balıklar iddialı, büyük balıklardan da kalkanın da kızartması usta bir elden çıkmış. Mevisimine göre çıkan küçük-büyük her balık sizi fazlasıyla tatmin edecek, hatta buranın İstanbul’un en iyi balıkçısı veya en iyi balıkçılarından biri olduğunu düşündürecektir.
Üstadların dediği gibi bir balıkçıya gidildiğinde ya mezenin tadını çıkartmak lazım ya da balığın, zira önden yenen meze çoğu zaman mideyi tıkadığı gibi kendisinden sonra yenen balığın tadını çıkartmanızı engelleyebilir. Burası özellikle ve özellikle, balığın tadını daha çok çıkartmak için direk balığa geçmenizi tetikleyen bir restoran(mezeler de gayet lezzetli olmasına rağmen).
Tatlı olarak da fazla iddialı olmayan bir irmik helvaları var, kışları ise ayrıca balkabağı tatlısını menüde bulabilirsiniz. Dikkatimizi çeken diğer bir nokta ise meyve tabağındaki meyvelerin lezzeti ve mevsimine göre tabaktaki yerini alan, artık çoğu kimsenin fazla rağbet etmediği turuncu hurma meyvesi, sizi zahmetten kurtarmak adına kabukları soyulmuş bir biçimde servis ediliyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder